10 Nisan 2020

‘’Erkekliği yok eden corona , cipli  ilaç ve aşı ‘’3

Kemal Özer'in  makalesinin üçüncü bölümü ile devam ediyoruz. ‘'Norveç'teki milyonlarca tohumun saklandığı depoyu da yönetmekte olan şeytanîlerin Gates'i, Çin'deki korona salgınından sadece 2 ay önce de Davos Dünya Ekonomik Forumunda ilaç şirketleri ile düzenlediği salgın tatbikatında, dünyada 65 milyon kişinin yakında ortaya çıkacak bir hastalıktan öleceğini dile getirmiş.

O halde şimdi soralım…

Bu büyük şirketlerin yöneticilerinin birkaç ay içinde görevlerinden el çektirilmelerinin sebebi ne olabilir? Hangileri hangi stratejik görevlere getirilecekler?

Bill Gates, Çin'de korona görülmeden, koronadan 65 milyon kişinin öleceğini niçin söyledi? Bu virüsü yayan kuruluş Bill Gates Vakfı mı? Bu suâllerin cevabı için zamana ihtiyaç var gibi gözükse de, görebilen için belli…

ERKEKLİĞİ YOK EDEN VİRÜS

Kissinger, Bill Gates, David Rockefeller, Waren Buffed gibi isimlerle, Harvard rektörünün evinde yaptıkları toplantı sonrasında açıklama yapan CNN'in patronu Ted Turner, “225 milyon insandan oluşan bir dünya kurguluyoruz / arzuluyoruz” demişti.

Turner'in cümlesini akılda tutarak, Çin rejiminin resmi yayın organı China Daily gazetesinin Wuhan Tongji Hastanesi yetkililerinin yaptığı testlerle ilgili haberini okuyalım şimdi de. Gazete, covid19'un da kabakulak gibi erkeklerde kısırlığa yol açtığı sonucuna vardıklarını yazdı. Habere göre Çinli doktorlar, virüsün erkek üreme organlarında hasar oluşturabileceğini, virüsün bulaşıp da iyileşen hastaların sperm kalitesinin ölçülmesi gerektiği ikazında bulunuyor.

Nüfusun çokluğundan dert yanan iblislerin fizikî ve aklî engeli olanlar, yaşlılar ve doğurgan kadınların ortadan kaldırılması fikrini söyleyip sahnelemeye başlamalarının üzerinden tam iki asır geçti.

Bu soysuzluğun yeni fikir babası Yahudi Henry Kissinger'in yetiştirmeleri çok daha ötesini yapıyor. Bugün dünyada üç veya dört evli çiftten biri çocuk sahibi olamıyor. Sizce sebebi ne? Unutmayın, satanist baronlar insanlıktan kurtulmak için her türlü kötülüğe hazır.

Bill Gates liderliğinde yürüttükleri aşılama bundan sonra yeni laboratuvar yapımı virüs salgınları ile sürecek. Kendi tedbirlerini alamayan devletlerin işi çok zor.

Dünya Sağlık Teşkilatına göbekten bağlı mevcut sağlık politikaları, tıpçılar ve bilim kurulları ile bu iş daha ileri taşınamaz ve kalıcı tedbirler alınamaz. Türkiye ivedi olarak ilaç ve aşı politikalarını değiştirmek, geleneğe dönmek, Osmanlı usulü aşı ve serum üretmek, bitki tabanlı ilaçlara geri dönmek zorunda. Aksi halde ne bu soyguna para yeter, ne de başkasından medet umarak salgınlardan korunulabilir.

Meselelerin sadece tıbbî olmadığı; ilmin, siyasetin, aklın ve tıbbın bir arada çalışmak mecburiyetinde olduğunu görmek zorundayız.

 

 

DSÖ'YE GÜVENEBİLİR MİYİZ?

14 Ocak 2020'de virüsün insandan insana bulaştığının bir delili olmadığı yönünde twit atan DSÖ, bir ay sonra kendi koyduğu kâideleri yok sayarak, pandemi ilan edecek kadar çılgın bir taşeron. Şeytanîlerin maskarası bu kurum, şimdi de aşıların hazır olduğunu söylüyor.

“Kılavuzu karga olanın…” diye meşhur bir sözümüz vardır. İşte DSÖ'ye güvenmek de böyle bir iş. 2009'da domuz gribi palavrası piyasaya sürüldüğünde DSÖ Başkanı Dr. Margaret Chan, ABD nüfusunun yüzde 40'ının domuz gribinden etkilenebileceğini, dünyada ise yüzbinlerce hatta milyonlarca insanın öleceğini söylemişti.

Devreye giren Dünya Bankası domuz gribinin maliyetinin 3 ila 4,4 trilyon dolar arasında olduğunu, beklentide 142 milyon, iyimser rakama göre ise 70 milyon kişinin öleceğini söylüyordu. Türkiye'de ise dönemin Sağlık Bakanı, “Eğer domuz gribi aşısı yapılmazsa 21 milyon kişi hastalanacak ve 5 bin 300 kişi hayatını kaybedecek” demişti. Eski bir sağlık bakanı ise görevdeki bakan için “İzlediği strateji doğru değil; Azrail'in Türkiye temsilcisi gibi konuşuyor” diye göstermişti tepkisini.

Hırçınlaşan bakan, politikalarını eleştiren eski bakanı dövmeye bile kalkışmıştı. TBMM kürsüsünden bu fakirin adı da zikredilerek halk sağlığını tehdit ettiğimiz ilan edilip hakkımızda suç duyurusu yapılacağını söylemişti.

Neticede ne oldu?

Nihayetinde domuz gribi salgınının bir yalan olduğu ortaya çıktı. O gün de okullar tatil edilmiş, insanlar evlerine kapatılmış, ekonomi büyük hasar almıştı. Bugün ile o gün arasında hiçbir fark yok. Yani film 2005'de kuş gribi, 2009'da domuz gribi olarak vizyona girmişti. 2020'de ise yeniden gişe yapmaya başladı ve bu kez eski tecrübeden hareketle daha profesyonelce ilerliyorlar. Erdoğan o gün “Ben aşı olmayacağım” dedi. DSÖ Başkanı da aşı olmadığını ve olmayacağını ağzından kaçırınca oyun bozuldu.''

Devam edecek…